ŞİMDİ BİR KEZ DAHA
“GERÇEKLERLE YÜZLEŞME VAKTİ”
06.02.2023 tarihli yerel saatle
04.17’de Kahramanmaraş Pazarcık merkezli 7.7 büyüklüğünde ve yine aynı gün
13.34’te Elbistan merkezli 7.6 büyüklüğünde iki büyük deprem meydana gelmiştir.
Depremler Güneydoğu Anadolu, Doğu Anadolu, İç Anadolu ve Akdeniz’de geniş bir
alanı kapsayan bölgede hissedilmiş ve Adana, Adıyaman, Diyarbakır, Gaziantep,
Hatay, Kahramanmaraş, Kilis, Malatya, Osmaniye, Şanlıurfa gibi illerimizde
ciddi yıkımlara neden olmuştur. Bu depremlerin yaraları sarılmadan 20.02.2023
tarihinde yerel saatle 20.04’te Büyükçat-Samandağ Hatay merkezli 6.4
büyüklüğünde bir deprem daha meydana gelmiştir.
27.02.2023 tarihi itibariyle AFAD
verilerine göre 44.374 vatandaşımız hayatını kaybetmiş yüz binlerce
vatandaşımız yaralanmıştır. TÜİK verilerine göre bölgede 14.013.196
vatandaşımız bu depremlerden etkilenmiştir. Bu süreçten etkilenen tüm
vatandaşlarımıza bir kez daha geçmiş olsun derken kaybettiğimiz vatandaşlarımız
için milletimizin başı sağolsun.
Mimarlar Odası Kayseri Şubesi olarak
depremin olduğu ilk andan itibaren acil olan temel gıda, giysi yardımı, arama
kurtarma ekiplerine destek ve hasar tespit çalışmalarına destek anlamında
bölgede ve ilimizde aktif olarak sahada bulunduk. Yardım çalışmalarımıza depremzede
vatandaşlarımız için Kahramanmaraş’ta “Mimar Çadırı” kampanyası ile barınma
ihtiyaçlarını karşılamak adına geçici yaşam alanları oluşturduk. Bölgeye yakın
konumda bulunan bir kentin meslek odası temsilcileri ve artçı sarsıntıları
anlık hisseden bireyler olarak bölgeye her türlü yardımı sürdürecek çalışmalara
devam etmekteyiz. Şube olarak yine deprem sürecinde bölgeyi terk edip kentimize
yerleşmiş olan depremzede vatandaşlarımızın da her türlü yardımlarına yetişmeye,
yaralarını sarmaya çalışmaktayız.
Üzerinden 23 gün geçmiş ve raporlama
ve belgeleme çalışmaları devam ederken geldiğimiz süreçte deprem gerçeği ile
bir kez daha yüzleşme ve sorgulama fırsatı bulduk. “Deprem coğrafyası” nda
yaşayıp ne yazık ki tüm acı tecrübelerimize rağmen “depremle yaşamayı” henüz öğrenememiş bir toplumuz. Zaman zaman
dile getirdiğimiz bu gerçeği, böylesine büyük acıları yaşadığımız bu süreçte
bir kez daha gündeme getirmek istiyoruz. “Depremle Yaşamayı” öğrenmek, sağlıklı
çevre ve güvenilir yapı üretimi için bu sürecin tüm paydaşları sorumluluk almalı
ve yapı üretim sistemimizi en baştan değiştirmeliyiz. Bu büyük faciadan ders
alıp bu konunun ülke politikası haline getirilmediği takdirde gelecekte olması
muhtemel diğer depremlerde de ne yazık ki yine aynı acılarla karşılaşacağımızı
belirtmek isteriz.
Afetlere karşı güvenli yapılar ve
sağlıklı çevre için hepimizin gerçeklerle yüzleşme vaktidir. Bu amaç
çerçevesinde yapılması gerekenleri maddeler halinde kamuoyu ile paylaşıyoruz.
1-GEÇİCİ BARINMA ALANLARI DOĞRU
KURGULANMALIDIR.
Ülke olarak en
başta;
“Geçici Barınma Alanları” nın niteliği; tarihte hangi olaylar ile
bunlara ihtiyaç duyulduğu ve en önemlisi de Geçici Barınma Alanları ile
insanların bu alanlarda ne sürede yaşamasının planlandığı gibi konuların
detaylı bir şekilde irdelenmesi gerektiğini düşünüyoruz.
Geçici Barınma
Alanları dünyanın her yerinde farklı olaylar sonucu ortaya çıkan, insanların bu
olaylardan sonra korunma ve barınma ihtiyacını sağlayan mekânlardır. Belirli
bir süre kullanılması öngörülen bu mekânlar; yıkım oranının bu denli yüksek
olduğu kentlerimizin doğru planlama ve güvenilir inşa sürecinde insanlarımızın
ihtiyaçlarını karşılayacak nitelikte olmalıdır.
Geçici yaşam alanları için hem
depolanması kolay hem de afet durumunda hızlı kurulumu sağlayacak prototipler
oluşturulmalıdır. Kültürel mirasları, tarihi dokuları zarar görmüş kentleri
yeniden inşa edeceğimiz süreçte geçici yaşam alanları insanların sadece barınma
ihtiyacını değil bu süreçte tüm sosyal, kültürel ve psikolojik ihtiyaçlarını
karşılayacak nitelikte olmalıdır.
Deprem sonrasında depremzedelerin
geçici barınması amacı ile kurulan çadır ve konteyner kentler, başka afetlere
neden olmayacak biçimde kurgulanmalıdır. Hatay’da bulunan çadır kentin Samandağ
merkezli deprem sonrası tsunami uyarıları yapıldığı bir ortamda denize yakın
bir yere konumlandırılmasının önlenmez sonuçlar doğurabileceğini Samandağ
depremi sonrası gelen tsunami uyarıları ile gördük. Ayrıca çadır kentlerin
kurulumunda çadırların yerleşimlerinin planlı yapılmaması ve çadırlar arası
mesafelere dikkat edilmemesi halinde olası bir yangında yangının yayılımını
hızlandıracağı gibi müdahaleyi zorlaştıracaktır.
2-ŞANTİYE ŞEFİ SAHADA OLMALIDIR.
Yapı inşa sürecimizin, denetim
anlamında en önemli parçalarından biri şantiye şefleridir. Yapı müteahhidi ile
yapılan bir sözleşmeyle sürece dahil olan şantiye şeflerinin ülkemizde birçok
şantiyede aktif olarak bulunmaması yapı inşa sürecinde ciddi zafiyetlere neden
olmaktadır. Şantiye şeflerinin haklarının denetimi yapılıp aktif olarak süreçte
bulunmalarını sağlayacak kontrollerin ve yaptırımların olması gerekmektedir.
Şantiye şefliği sadece kağıt
üstünde bir imzadan ibaret olmamalıdır.
3-KENTSEL DÖNÜŞÜM AMACINA UYGUN YAPILMALIDIR.
Kentsel dönüşüm; 6306 sayılı
ilgili kanunun amaç kısmında belirtilen; riskli yapı ile riskli alan tespiti ve
bu yapıların yıkılıp dönüştürülmesi amacı ile yapılmalıdır. Kar amacı ile rant odaklı yapılan kentsel
dönüşümler öncelikli riskli alanların dönüşümüne şimdiye kadar izin
vermemiştir. Ülke olarak yapı stoğumuzun önemli bir kısmını oluşturan betonarme
ömrünü tamamlamış olan yapıların dönüşümü, doğru yöntemlerle bir an önce
sağlanmalıdır.
4-KENTSEL DÖNÜŞÜM PROJELERİ VE KAMU YAPILARI YAPI DENETİMDEN MUAF
TUTULMAMALIDIR.
İmar Kanunu’nun 26. maddesine
istinaden düzenlenen yapı ruhsatları ile yapılan kamu yapıları ve kentsel
dönüşüm alanlarında yapılan yapılar da diğer yapılar gibi yapı denetim
süreçlerine dahil edilmelidir.
5- PLAN ÖNCESİ JEOLOJİK RAPORLAR İÇİN BİLİM KURULU OLUŞTURULMALIDIR.
Kent planlamalarında imara
açılacak bölgenin jeolojik raporu bağımsız kurullar tarafından kontrol
edilmeli, kurulun onay vermediği alanlar imara açılamamalıdır. Bu depremle bir
kez daha gördük ki ovalar, meralar ve tarım alanları gibi bölgeler yerleşim
açısından uygun değildir.
6- İMAR AFFI SUÇ OLARAK GÖRÜLÜP ÜLKE GÜNDEMİNDEN ÇIKARILMALIDIR.
İlk olarak 1984 yılında çıkarılan ve bugüne kadar 3 milyon 199 bin imara aykırı yapının yapı kayıt belgeleri ile meşrulaştırılmasına yasal ortam hazırlayan imar afları bir daha gündeme getirilmeyecek biçimde toplumsal hafızadan silinmelidir.
7- HER KENTİN DEPREM MASTER PLANI OLUŞTURULMALIDIR.
Kentlerimizin tamamında
depremlerin ilk anından itibaren yaşanabilecek tüm olumsuzluklara karşı çözüm
önerileri geliştirilecek deprem master planları çıkarılmalı. Bu deprem master
planlarını halkın benimsenmesi için dönem dönem kamuoyu ile paylaşılmalıdır.
8- ÜLKEMİZDE KONUTLAR YATIRIM ARACI OLMAKTAN ÇIKARILMALIDIR.
“Herkes temel insani
gereksinimlerini karşılayabilecek, insan haysiyetine yakışır biçimde konut ve
barınma hakkına sahiptir.” ifadesi ile anayasal bir hak olarak insanlarımıza
tanınan barınma hakkının önüne geçen tüm uygulamalardan vazgeçilmelidir.
Konutun yatırım aracı olmasına neden olan; kira ve satış fiyatının
denetlenememesi, vergilendirmenin adil yapılmaması, yabancılara konut satışı,
kredi teşvikleri gibi konularda düzenlemeler getirilip konutun yatırım aracı
olmasının önüne geçilmelidir.
9- YAPI KULLANIM İZİN BELGESİ BULUNMAYAN YAPILARDA OTURULMASINA ENGEL
OLUNMALIDIR.
Yapıların ruhsat eki projelerine
uygun yapıldığını belirten yapı kullanım izin belgeleri alınmamış yerlerde,
insanların yaşamasını engellemek adına tapulara satış şerhi ve elektrik ile su
kesintisi gibi yaptırımlar getirilmelidir.
10-MEVCUT YAPI ENVANTERİ ÇIKARILMALIDIR.
Ülkemizde deprem bölgesi
sıralamasına bakılmaksızın tüm mevcut yapı stoğumuz kontrol edilmeli taşıyıcı
sistemlere zarar veren kötü kullanıcı etkileri yerinde tespit edilip yapılara
güvenlik puanlaması yapılmalıdır.
11- GEÇEN ZAMANLA İYİLEŞTİRİLEN ANCAK SON DEPREM ile YETERLİLİĞİ
TARTIŞMAYA AÇILAN DEPREM YÖNETMELİĞİ YENİ DEĞERLER İLE REVİZE EDİLMELİDİR.
Bu depremlerle coğrafyamızda, deprem
mevzuatının beklediği ivmelenme verilerinin üstünde depremler olabildiğini
gördük. Mevcut depremlerin sayısal verileri dikkate alınarak deprem
yönetmeliklerinde revizeler yapılmalıdır.
12- KAMUDA DENETİMİ SAĞLAYAN TEKNİK PERSONEL SAYISI ARTIRILMALIDIR.
Denetimin ne denli önemli
olduğunu bir kez daha anladığımız bu süreçte teknik insanlara ne kadar ihtiyaç
olduğu görülmüştür. Yapı ruhsatı ve denetim sürecinde, denetleme için yeterli ve
uygun mesleki eğitime sahip olmayan teknik personeli bulunmayan İmar ve
Şehircilik müdürlüklerinin yapı ruhsatı düzenleme yetkisi dondurulmalıdır.
13-DENETİM YAPACAK TEKNİK İNSANLARIN YETERLİLİĞİ KONTROL EDİLMELİDİR.
Yapı inşa sürecinde ilgili meslek
gruplarından mimar, mühendis ve şehir plancıların mesleğe akreditasyon süreci
adına eğitim politikaları revize edilmelidir. Özellikle denetim kısmında
bulunacak teknik insanların mesleki deneyim ve yeterliliği mezun olunduktan
sonra da bazı çalışmalarla kontrol edilmelidir.
14- DEPREM SONRASINDA HASAR GÖREN KÜLTÜREL MİRASIMIZIN YENİDEN İNŞA
EDİLMESİ ADINA KORUMA MEVZUATINA UYGUN ÇALIŞMALAR YÜRÜTÜLMELİDİR.
Bu alanlarda tespit, değerlendirme ve enkaz kaldırma çalışmaları çok büyük bir hassasiyetle ve mutlaka uzman gözetiminde gerçekleştirilmeli; bu alanlarda ağır iş makineleri kullanılmamalıdır.
15-BELEDİYE MECLİSLERİNDE TEKNİK İNSAN ŞARTI GETİRİLMELİDİR.
Belediye meclislerinde; kent
planlaması, yapı üretim süreci ve imar mevzuatları ile ilgili kararların oranı
dikkate alındığında; meclis çoğunluğunun
şehir plancısı, mimar ve mühendislerden seçilmesi gerektiği görülmektedir. İmar
komisyonlarına ilgili meslek gruplarından olmayanlar karar verici olarak yer
almamalıdır.
16-İNSANLARIMIZI DENETİMİ YAPILMIŞ GÜVENLİ YAPILARINA YERLEŞTİRDİKTEN
SONRA “DEPREMLE YAŞAMAYI” ÖĞRETECEK EĞİTİMLER VERİLMELİDİR.
Depremin sıklıkla tecrübe edildiği
ülkemizde, bir doğal afet olan deprem kelimesi duyulduğunda insanlarımızda
korku ve endişe yaşanmaktadır. Bu korku ve endişe ile baş edebilmek adına
sağlıklı çevre ve güvenli yapılar için yapılacak çalışmalar kamuoyu ile
paylaşılmalıdır. Deprem anı ve sonrası hazırlıklar için; deprem farkındalığını ve duyarlılığını
artırmak adına sürekli eğitimler düzenlenmelidir.