Facebook
Twitter
Instagram
Bize Yazın
Etkinlikler
2.Kayseri Mimarlık Festivali
  26 Eylül 2023

 

Mimarlar Odası Kayseri Şubesi tarafından bu yıl ikincisi düzenlenen Kayseri Mimarlık Festivali 5-7 Ekim tarihleri arasında Kayseri Mimar Sinan Parkı içerisinde yer alan tarihi Gevher Nesibe Darüşşifası’nda gerçekleşiyor.

 

Küratörlüğünü Mimar Kerem Piker’in (KPM kerem piker mimarlık) üstlendiği festival, mimarlık kültürünün kentliyle ilişkisinin güçlendirilmesi hedefiyle söyleşiler, çocuk atölyeleri, sergiler, film gösterimleri ve yürüyüş rotaları gibi bir dizi etkinliği içeriyor. Prof. Dr. Arzu Erdem, Aydan Volkan, Ferda Dedeoğlu, Emine Merdim ve Sevgi Türkkan’ın içerisinde yer aldığı Danışma Kurulu’nun katkılarıyla belirlenen “Yeni Hayat” teması kapsamında gerçekleşecek festival etkinliklerinde, Kayseri şehri aralarında Celal Abdi Güzer, Adnan Aksu, Arman Akdoğan, Hakan Demirel, Herkes için Mimarlık Derneği, Kutluğ Ataman, Murat Germen, Müge Cengizkan, Nilay Örnek, Salih Küçüktuna, Sevince Bayrak, Şerif Süveydan, Yiğit Gülöksüz gibi isimlerin de yer aldığı farklı disiplinlerden konuk konuşmacıları ağırlayacak.

 

Küratör Kerem Piker tarafından hazırlanan ve “Yeni Hayat” teması üzerine yazılmış olan çerçeve metin kapsamında festival “kırsalda yeni hayat, yeni görme biçimleri, yeni imkanlar ve inşa, yeni medya” gibi alt başlıkları içeriyor.

 

Kerem Piker, Kayseri Mimarlık Festivali’nin teması olan Yeni Hayat”ı aşağıdaki sözler ile tarifliyor:

 

“Mimarlık varlığını yeni bir hayat umuduna borçludur. Bu umut, bir hayalin peşinden gitmek demektir.

 

Bu hayal kimi kez mevcut bir yapının yeni hayatıdır. Yapının eski izlerini sürmek, ehil ellerin elinde bir tür hazine avına dönüşür. Yapı ayıklanır, muhdes eklerinden arınır, kim bilir kaçıncı hayatı için yeniden hazırlanır. Daha sızdırmaz, daha konforlu, daha cazip bir hale bürünmek için bazen gereğinden çok hırpalanır. Türlü badirelerin ardından yeni hayatına hazırdır.

 

Yeni hayatı vadeden, kimi zaman kentin gelişim alanlarıdır. Planlar çizilir, haklar tanımlanır. Yıllarca hayalini kurdukları aileden kalan arsanın değerlenmesi için imar bekleyenler vardır. İmar onlar için yeni hayatın, zenginleşmenin hayalidir. Bu hayalin adı artık ranttır. Kendi ekonomisini üretir; hayalperestler için bir amaç tanımlar. Topraktan girdik diyenler bir sonraki evini hayal eder; üç koyduk beş alacağız. Kumun çimentonun demirin hayalini kuranlar, sadece kum karmayı, çimentoyu dökmeyi, demiri bükmeyi bilenler değildir; kum, çimento ve demir aynı zamanda birer hisse senedidir. Kağıtlar yükselir, fiyatlar yeni hayatları koşullar. Kazananlar kadar, kaybedenler hele hele varı yoğunu kaybedenler, yeni bir hayatın peşinden gider. Yeni Hayat bir kazanan olma hayalidir. Ancak yeni hayat, çoğu zaman kaybedenlerin hayatıdır.

 

Yeni hayat mimarın kurduğu ya da kurdurduğu hayalin çok daha fazlasıdır. Bu ülkenin bitmek bilmeyen inşası, en büyük ekonomisinin inşaat olması boşuna değildir. Ülke sürekli yeni bir hayatın peşinde, inşaat halindedir.

 

Yeni hayatı yıkımlardan uzak düşünmek olanaklı değildir. Yıkmadan yapmak, çoğu kez olasılık dışıdır. Heyhat yıkım bazen öyle büyüktür ki, yeni hayat bir umudun değil umutsuzluğun tezahürüdür. Depremlerin tarif ettiği yeni hayatlar, çaresizlikler, yokluklar, kayıplar ve travmalar ile doludur. Deprem bu ülkede yıkıcı bir güçtür. Bu yıkıcı gücün karşısında durmak için gerekli iradeyi göstermek bile diğer yandan, yeni bir hayat tarifi gerektirir. Yeni bir hayat, yeni bir ahlak demektir.

 

Yeni Hayat, bazen alıp başını gitmek hayalidir. Yeni kırsal şehirden kaçanların yeni yerleşimidir. Bu uzaklaşma şehirdeki alışkanlıklarından vazgeçmeyi gerektirir. Ancak kimi kez şehri yanında getirmek anlamına da gelebilir. Çöpler ayrıştırılır, kablosuz ağlar kurulur, zeytin ağaçlarının altında yüzme havuzları kazılır. Yeni hayat yeni bir ekosistem demektir.

 

Buhranların, kederlerin, büyük yıkımların yaşandığı yıllar, belki de on yıllar, yeni hayata ilişkin özlemlerin, tasavvurların, beklentilerin zihnimizin derinliklerinden yüzeye en çok yaklaştıkları zamanlar oldu. Kolektif bilincimiz belki de kendini böyle tamir etmeye kalkıştı, kim bilir... Avant-Garde denilenler, tesadüf değil, iki savaş arasında kendilerini var ettiler. Peki bu toplumsal cinnet, cüretkâr yeninin var olmasının ön koşulu mu? Öyleyse, yepyeniye değil de makul bir yeniye ihtiyacımız var belki de.

 

Bunca umutsuzluğun, şaşkınlığın, beklentinin, bunalımın, inşaatın ve yeniden inşanın arasından kafamızı kaldırıp yeni hayatlarımızı konuşmanın, belki de tam zamanıdır.”